“Elegy” ya da Yaşlılığın Çaresizliği Üzerine

Ender Herdurak

Kültür eleştirmeni, üniversite hocası ve yazar David Kepesh (Ben Kingsley), öğrencilerinden biri olan genç ve güzel Consuela Castillo (Penélope Cruz) ile ilişkiye girer. Zamanla yaşadıklarının tek gecelik bir ilişkiden ibaret olmadığını anlayıp birbirine bağlanan David ve Consuela tutku dolu günler geçirirler. Ama aralarındaki 30 yaş farkı bir türlü göz ardı edemeyen David için, tüm sevgisine rağmen bu ilişkiye alışmak sandığı kadar kolay olmayacaktır.

Yönetmen İspanyol Isabel Coixet’nin, Philip Roth’un ‘’The Dying Animal’’ romanından uyarladığı Elegy, aslında kendisiyle ilgili en iyi özeti filmin başlarında David’in iç sesinden duyduğumuz bir cümle ile yapıyor: “Yaşlılık arkanızdan iş çevirir!” Film, yüzeyde; tek gecelik bir ilişkiden aşka doğru evrilen basit bir kaçamağı ele alır gibi görünse de aralarında büyük bir yaş farkı olan iki insanın girdikleri ciddi bir ilişkinin anatomisini gerçekçi, aynı zamanda şiirsel bir dille ifade etmeye çalışıyor. David Kepesh’in, sevgilisi Consuela, en yakın dostu George, yetişkin oğlu Kenny ve uzatmalı diğer sevgilisi Carolyn arasındaki duygu dünyasına yapılan yolculuklar bütünü olarak da tanımlayabileceğimiz Elegy, genellenmiş doğru-yanlış anlayışı yerine özgür bireyin kendi kişiliğinde bulduğu dürüstlüğün izini sürüyor.

Tüm kavramlar, bu yaş farkının gölgesinde filizleniyor ve o farkı görmezden gelmek çok güç bir hal alıyor. Elegy’nin karakterleri gelişmiş bir toplumun kültürlü bireyleri arasından seçilmiş örnekler olduğundan aşk, cinsellik, ihanet, sadakat başlıklarını ele alış biçimlerindeki rahatlık, bu ilişkilerdeki modern ve geleneksel yaklaşım farklılıklarını da yadsımıyor. Söz konusu aşk olduğunda birey ne kadar kültürlü, varlıklı da olsa acemiliklere, tutuculuklara, bencilliklere açık hale geliyor. David Kepesh’in hayatının bu kritik kesitinde yaşadıkları, eğitimli ve tecrübeli bir erkeğin bile bir döneminde hazırlıksız yakalanabileceği gerçeğine dayanıyor. David haricindeki tüm karakterler, onun kişiliğinin farklı köşe taşlarını işaret etmeye yönelik olarak tasarlanmış unsurlar. David’in en yakın dostu George ile dertleştiği sahneler, David’in çaresizliğini ve zayıflığını vurguluyor. Üstelik hem yaş hem de cinsiyet açısından kendine en yakın karakter olan George’un “Yaşlandığın için endişelenmemelisin, büyüdüğün için endişelenmelisin.”sözleriyle David’in içini görmek daha da kolaylaşıyor. David’in Consuela ile ilişkisini en iyi özetleyecek kelimeler, David’in kitaplar üzerine öğrencilerine yaptığı “10 sene boyunca tekrar okuyorsunuz kitap değişiyor, çünkü siz değişiyorsunuz ve kitaptan öğreneceğiniz bir şey kalmıyor.” yorumunda saklı.

Yıllar önce terk ettiği oğlu Kenny’nin, kendinden büyük bir kadına aşık olup karısı ve çocuğunu terk etme eşiğine gelerek babası David’den tavsiye istemesi ise, bu kez David’e hatırlamak istemediği geçmişi ile burun buruna gelme, hatalarıyla yüzleşme, kendi içine düştüğü duygusal yoğunluğa benzeyen bir duruma karşı objektifleşme imkanı sağlıyor.

“İnsanın hayatındaki en büyük sürprizler yaşlıyken olur.” diyen Tolstoy’dan alıntı yapan David, kendini Consuela’ya bıraktıktan sonra adeta duygusal özgürlüğünü yeniden kazanıyor. Ama yine de içinde tuttuğu “genç sevgiliyle bir geleceğinin olamayacağı” sabit fikrine yenik düşüyor. Aslında Elegy’nin hikayesi çok basit, hatta sıradan. Isabel Coixet’nin bu basitliği asla dışlamayan, yer yer süsleyen anlatımı, Elegy’yi aşktan başı dönüp ayakları yerden kesilmiş bir romanstan ziyade, ufuk çizgisine bakan vakur bir ağıda dönüştürüyor.